Güncel
Faysal: Suudi Arabistan’ın ikinci kurucusu
Faysal’ın işbaşına geldiği sıralarda bölgenin iki etkin gücü Türkiye ve İran kendi modernleşme süreçlerinin sıkıntılarıyla uğraşıyorlardı. Bilhassa Türkiye’nin bölgeyle ilgisini yenilemeye hiç niyeti yoktu. İran zaten Şii kimliğinin duvarını aşabilecek durumda değildi. Dolayısıyla Ortadoğu’nun askeri, siyasi ve ideolojik çekim merkezi olmaya Mısır’dan başka aday yoktu.
Ä°brahim Kiras - Karar
Suudi Arabistan’da yaÅŸanan “veliaht deÄŸiÅŸimi hamlesi”nin arka planına bakmaya çalıştığımız geçen haftaki “cumartesi yazısı”nda adı çok geçen Kral Faysal’a ayrı bir fasıl ayırmak gerekiyor.
Biri Suudi istihbaratını 22 yıl, diÄŸeri hariciyeyi 40 yıl yöneten iki kardeÅŸten geçen haftaki yazıda bahsetmiÅŸtim. Kral Faysal’ın en büyük oÄŸlu Muhammed ise özellikle uluslararası finans sektöründe etkili bir iÅŸadamı. Kızları da siyasi ve sosyal hayatta etkin ve etkili kiÅŸiler. Lulva kadın hakları aktivisti, Sara insani yardım gönüllüsü kimlikleriyle tanınıyor. Bir önceki dönemin kudretli istihbarat ÅŸefi Bender bin Sultan’ın karısı olan Hayfe ise Amerikalıları bile kuÅŸkulandıran karanlık iliÅŸkileriyle gündeme gelen bir kadın.
Unutmadan söyleyeyim: Suudi Ä°stihbaratını 22 yıl boyunca yöneten Türkî el Faysal bu görevi öz dayısından devralmıştı. Ãœlkenin istihbarat teÅŸkilatını kuran kiÅŸi Türkî’den önce o postta ölümüne kadar 12 yıl boyunca oturan Kemal Adham, Kral’ın eÅŸi Ä°ffet Hanım’ın kardeÅŸiydi. (Kemal ve Ä°ffet kardeÅŸler Adapazarlı bir ailenin çocukları. Hem iki yıl önce hayatını kaybeden Suud’un, hem de bugünlerde 72. yaşını süren Türkî’nin annelerinden dolayı Türkçe bildikleri söyleniyor. Ama nedense her ikisinin de Türkiye’ye ve Türklere karşı çok sıcak duygular beslemediÄŸi biliniyor.)
***
Faysal, denebilirse, Suudi Arabistan’ın ikinci kurucusu… Zira babası Kral Abdülaziz’in kurduÄŸu devleti uluslararası dengeler çerçevesinde bölgesel bir güç olarak yeniden konumlayan kiÅŸi. Faysal’dan önce Suudi Arabistan petrol zenginliÄŸiyle yeni tanışmış bir ülkeydi. Suudi hanedanı ülkedeki hükümranlığının emniyet altına alınması karşılığında Amerikalılara petrol oyununa karışmayacakları taahhüdünde bulunmuÅŸtu. Bundan dolayı ülkenin bir dış politikası yoktu.
Daha babasının saÄŸlığından itibaren devlet yönetiminde etkin roller üstlenen, bu arada BaÅŸbakanlık ve DışiÅŸleri Bakanlığı görevlerini bizzat deruhte eden Faysal, abisi Suud bin Abdülaziz’in krallığı döneminde de etkinliÄŸini sürdürdü. Ancak ülke yönetimine tam olarak hâkim olmak için bir saray içi darbe sonucunda abisini devirerek tahta çıktıktan sonra dış politikaya özellikle önem verdi.
Suudilerin muazzam bir petrol geliri vardı; OrtadoÄŸu ve Arap dünyasında Riyad’ın ekonomik imkânlarıyla yarışabilecek bir baÅŸka ülke yoktu. Ama buna raÄŸmen bölgedeki siyasi etkisi yok mertebesindeydi. Faysal bu durumun Suud Krallığı’nın geleceÄŸi açısından ümit verici olmadığını düşünüyordu. Bu dar çemberden çıkmak gerekiyordu. Ama bir taraftan da babasının Amerikalılara verdiÄŸi -yukarıda bahsettiÄŸimiz- taahhüt vardı.
***
Faysal’ın iÅŸbaşına geldiÄŸi sıralarda bölgenin iki etkin gücü Türkiye ve Ä°ran kendi modernleÅŸme süreçlerinin sıkıntılarıyla uÄŸraşıyorlardı. Bilhassa Türkiye’nin bölgeyle ilgisini yenilemeye hiç niyeti yoktu. Ä°ran zaten Åžii kimliÄŸinin duvarını aÅŸabilecek durumda deÄŸildi. Dolayısıyla OrtadoÄŸu’nun askeri, siyasi ve ideolojik çekim merkezi olmaya Mısır’dan baÅŸka aday yoktu.
Faysal’ın ülkesi için gözünü diktiÄŸi yer iÅŸte Mısır’ın bu bölgesel konumuydu. O günlerde Mısır’ın başında bulunan Cemal Abdünnasır -veya kısaca “Nasır”- laik ve sosyalist karakterli bir Arap milliyetçiliÄŸi fikrine dayanıyordu. Arap dünyasında geniÅŸ kitlelerin ve özellikle aydınların heyecanla benimsediÄŸi “Nasırizm”in nihai amacı Arap BirliÄŸi’ni gerçekleÅŸtirmekti. Faysal iÅŸte tam da bu noktada Nasır’ın “Panarabizm”ine karşı bir nevi “Panislamizm” vizyonuyla ortaya çıktı. Bu doÄŸrultuda, ülkesinin petrol parasıyla Ä°slam dünyasının her tarafında yoÄŸun faaliyetlere giriÅŸti. Türkiye’nin de desteÄŸiyle Ä°slâm Konferansı TeÅŸkilâtı’nın kuruluÅŸuna ön ayak oldu.
***
Kral Faysal’ın trajik sonunu biliyorsunuz, yeÄŸeni tarafından bıçaklanarak öldürüldü. ÇoÄŸu kiÅŸi bu trajik hadiseyi Faysal’ın siyasi etki gücünün büyüklüğünden ayırmaya yanaÅŸmayarak “Riyad sarayının politikalarından zarar gören birtakım büyük güçler tarafından ortadan kaldırıldığını” düşünme eÄŸilimindeler. Benim fikrim bu trajik hadisenin, aile içi iktidar kavgasının ve saraydaki sürekli gerilimin etkisinde psikolojisi bozulmuÅŸ bir prensin cinnet getirmesi sonucunda iÅŸlenmiÅŸ bir cinayetten ibaret olduÄŸu. Ama siyasi etkilerinin küçümsenmesi doÄŸru olmaz tabii.
Ne var ki asıl üzerinde durulması gereken husus, daha önce devletten ziyade petrol istasyonu niteliÄŸi taşıdığı için bağımsız bir dış politikası olmayan ülkesine bir dış politika kazandıran Faysal’ın bıraktığı siyasi miras.
Henüz yorum yapılmamış.